Makalelerin iceriginden, editörlügümüz veya dernegimiz sorumlu degildir.

Samstag, November 11, 2006

Engin Ardic / Aksam Gazetesi / 11.11.06

Hopursak da bopursak da



Başbakan, cumhurbaşkanı adaylığı için 'ille ben olacağım diye bir şey yok' dedi. Biz kendisini ciddiye aldık, bu sözünü 'olmayabilirmiş' şeklinde yorumladık.Basın ve yayın dışındaki işlerinden devlete olan yüklüce borçlarını ödememeye çalışanlar, 'böyle dediğine göre tam tersini düşünüyor, mutlaka olacak' şeklinde yorumladılar.
Amaçları, başbakana gösterilen tepkiyi canlı tutmak ve bunu kendisi üzerinde 'tehdit ve baskı unsuru' olarak kullanmak.Belki sıradan okuyucuya yedirebilirler ama Babıali yutmaz.
Kendilerine borç erteletme girişimlerinde başarılar dilerken, kafamızda başka bir soru var:Bildiğiniz gibi ben başbakanın cumhurbaşkanı olmasını istemiyorum, bunu açık seçik yazdım. Naçiz aklımın erdiğince başka çözümler de önerdim. Nitekim 'İstanbul sermayesi' de istemiyor, 'istikrar' adına. Çünkü birilerinin ortalığı karıştıracağını biliyorlar.Fakat bakıyorum da, başbakanın cumhurbaşkanı olmasını istemeyen bürokrasi, esas olarak 'eşinin başının bağlı olmasını' öne sürüyor.'Çankaya'da türbanlı kadın istemeyiz' diyorlar.

First Lady... Sayın Emine Erdoğan bu mevkiye gelirse herhalde kendisine 'Başkadınefendi' denecek!Peki niçin olmaz? Çağdaş Türkiye, temsil görevi, falan filan.Bu ülkenin başbakanının eşinin başı şu anda örtülü mü? Örtülü. Bu ülkenin meclis başkanının eşinin başı örtülü mü? Örtülü. Bu ülkenin dışişleri bakanının eşinin başı örtülü mü? Örtülü.Bu hanımlar törenlere katılıyorlar, gerektiğinde eşlerinin yanında 'temsil görevlerini' de yapıyorlar mı? Yapıyorlar.Bunların hepsi oluyor da cumhurbaşkanına gelince niçin olamıyor?Efendim biri hükümet, öteki devlet...
Bizde başkanlık sistemi mi var? Hayır. 'Eski Fransız usulü' parlamenter sistem var. Bu sistemde cumhurbaşkanlığı makamı bir 'formaliteden' mi ibaret? Evet. (Değildir diyorsanız, anayasaya göre orduların başkomutanı olan cumhurbaşkanının 'Kuzey Irak'a girin' emrini 1991 yılında niçin uygulamaktan kaçındınız?)...
Bu sistemde, cumhurbaşkanının eşi, köşkü çekip çevirmek ve törenlerde ve gezilerde kocasının yanında bulunmaktan öte bir 'fonksiyon' taşıyor mu? Hayır. Başı ister açık olsun ister örtülü, devlet işlerine karışabilir mi? Ona da hayır.Erdoğan aday olsa ve kazansa ne yapacaksınız? Hiç. Kendisi olmasa da eşinin başı bağlı herhangi bir milletvekilini aday gösterse ne yapacaksınız? Hiç. Ağzınızı açamayacaksınız.

Haa, gelin o zaman şunun adını koyalım: Mesele, cumhurbaşkanının eşinin başı meselesi değil. Mesele, 'kanunları veto edip etmeme' meselesi! Erdoğan köşke çıkarsa her kanun tıkır tıkır geçecek.Peki bugünkü 'eşinin başı açık' cumhurbaşkanı kanunları bir kereden fazla veto edebiliyor mu? Veto ettiği birçok yasa, biraz da gıcıklığına, meclisten 'aynen' tekrar çıkmıyor mu? Çıkıyor. Bu kez imzalamak zorunda kalıyor mu? Kalıyor.O zaman, Emine Hanım başını açsa ya da kapasa da eşi oraya çıkıp otursa ne farkedecek, başka herhangi bir AKP milletvekili cumhurbaşkanı seçilse ne değişecek? Koskocaman bir hiç.

Haa, 'YÖK üyelerini' seçecek... Üniversitelerde 'türbana izin verecek' adamları getirecek!...Peki siz 'bir 12 Eylül ürünü olan antidemokratik YÖK'e' karşı mıydınız? Karşıydınız.O zaman, 'laik diktaya evet, dinci diktaya hayır' mı diyorsunuz? Çelişkiye düşmüyor musunuz? Düşüyorsunuz. Ayıp olmuyor mu? Oluyor.Başbakan kendisi cumhurbaşkanı olmak istiyorsa olur, başka herhangi bir 'adamını' seçtirmeyi tercih ederse, seçtirir. Bunların ikisini de çatır çatır yapar, yapacaktır. Bizim hopurup bopurmamız hiçbir şeyi değiştiremeyecektir. 'Yara kaşımaktan' öte bir sonuç alamayız.

Bunu önlemenin tek yolu, Ferhan Şensoy'un Rejans Lokantası'nda sarı votkayı çekip çekip bulanık kafayla önerdiği saçma ve zırva yoldur, onu da ciddiye alan yok. Olmasın da zaten.

Keine Kommentare: